Cumhuriyet, yüzüncü yılına ulaştı. Ve biz bugün “Yaşasın Cumhuriyet” diye haykırmak istiyoruz. 

Bu ülke insanlarının cumhuriyetle elde edebileceği hak ve özgürlüklere, insanlığın ortak çağdaş değerlerine ulaşabilme, bunları gelecek kuşaklara taşıma ve onu gerçek bir demokrasi ile taçlandırma istek ve kararlılığı ile cumhuriyete sahip çıkıyoruz.

Savaşlarla yorulmuş, yoksulluk içindeki halkın, Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde el ele, omuz omuza verip, bin bir fedakarlıkla kurulmasına destek verdiği Cumhuriyet, iktidarı elinde tutanların eliyle, halktan ve başlangıçtaki hedeflerinden uzaklaştırıldıkça, sahipsiz ve savunmasız kaldı. Sözde, ona sahip çıkma iddiasındakiler de darbelerle hem halka, hem demokrasinin gelişmesine büyük zararlar verdiler. 

Cumhuriyetin iddia ve hedefi; bir halk idaresi kurmak ve ülkenin tek bir kişi ya da zümrenin değil, halkın idaresinde olmasıydı. Böyle bir hedef; ülkenin tüm yurttaşların eşit ve özgür oyları ile seçilmiş temsilcilerinden kurulu bir meclisle mümkün olabilirdi. Yüzüncü yıla geldiğimizde ülkemiz, demokratikleşmek bir yana daha otoriter ve halktan uzaklaşmış bir tek adam eliyle yönetilir hale geldi. Ve bu yönetim, demokrasiyi kısa bir süre için “binilecek bir tren” , ülke insanlarını ise özgür birer yurttaş değil, “tebaa” gibi görür oldu.

Saltanatı ve hilafeti sona erdiren, dini kullanarak toplum üzerinde egemenlik kuran gericiliğe, cehalete karşı savaş açan cumhuriyet için aydınlanma, temel hedeflerin başında geliyordu. Bugün ise, hayatın her alanında aklın ve bilimin yol göstericiliğinden uzaklaşılmış, ana sınıflarından lise seviyesine kadar din adamlarının rehberliğinde bir eğitim düzeni neredeyse tümüyle kurumlaşmış durumda. Devletin tüm kurumlarına cemaatler yerleşirken, hayatımızda dini değer ve semboller daha görünür olmaya, kültür ve sanat alanına, yaşam tarzına müdahaleler sıradan gündelik olaylar hale geldi.

Son yirmi yıldır iktidarda olanlar, Cumhuriyet kutlamalarına önce isteksizce katıldılar, sonra çeşitli mazeretlerle katılmamaya başladılar ve en nihayetinde geniş katılımları da önleyecek şekilde engellemelere başladılar. Cumhuriyet kutlamaları, ne devlet yöneticilerinin tekeline terk edilebilir, ne de müzikli eğlencelere indirgenmesine seyirci kalınabilir. Unutmamalıyız ki, eğer bugün Cumhuriyet’e sahip çıkmazsak, tüm değer ve kurumları yok edildiği ve ortada sadece adı kaldığında; laikliği, demokrasiyi ve özgürlüklerimizi savunmak çok daha zor olacaktır. 

Bunun için; Cumhuriyeti yaşatmak istiyoruz ve YAŞASIN CUMHURİYET diyoruz.

Cumhuriyetin çağdaş değerlerine sahip çıkmak, onun hatalarını görmemek, eleştirmemek anlamına gelmez ve biz tarihten çıkardığımız derslerle daha demokratik ve çağdaş bir cumhuriyet için mücadele edecek, ülkemize, kentlerimize, yaşamlarımıza, geleceğimize sahip çıkacağız.

Bu değerlere birlikte sahip çıkmak; bugün, etnik kökenleri, inançları, yaşam tarzları üzerinden birbirine düşman edilmeye çalışılan insanlar arasında kurulan duvarların yıkılmasını sağlayabilir ve tüm yurttaşların eşit haklara sahip olduğu demokratik bir cumhuriyet, herkesin ortak bir vatan çatısı altında yaşamasının da güvencesi olabilir.

Cumhuriyetin ikinci yüzyılının, ülkemizde, Barış, Demokrasi ve Özgürlükle yaşanmasını diliyor, YAŞASIN CUMHURİYET diyoruz.

ASKERİ DARBELERİN ASKER MUHALİFLERİ DERNEĞİ (ADAM-DER)